Witcher: Camlar Konağı
“Tek düşünebildiğim bu dünyanın canavarları olmuştu. Kahrolası sayıda çok canavarın nasıl da gizlice pusuda yattığı. Marta’nın asla güvende olmadığı.”
Witcher evreni benim için kesinlikle diğer fantastik dünyalardan ayrı bir yerde duruyor. Fantastik eserlerin ve karakterlerin popülerlik kazanmasıyla beraber elf, cüce, ejderha, zombi ve büyücü gibi karakterlerin medyanın birçok alanında ve özensizce kullanılması ister istemez türe olan ilgimi azalttı, fakat Witcher gerek karanlık ve gerçekçi atmosferiyle, gerek başkarakteriyle, gerekse de alıştıklarımızdan farklı bir kültürün ürünü olan yaratıcı dünyasıyla benim için hala fazlasıyla çekici. Bir de bu altyapının üzerine CDProjekt’in oyunları da oturunca kaçırılması zor bir şekilde gözünüzü alıyor Witcher evreni.
Witcher: Camlar Konağı ana olay örgülerinden ve Geralt harici ana karakterlerden bağımsız bir öykü. Kısa hikayelerden ve oyunlardaki yan görevlerden de aşina olduğumuz türde bir macera sunuyor bizlere. Angren topraklarında, Karanlık Orman’ın kenarlarında gezinen Witcher Jakob adında bir avcıyla karşılaşıyor ve bu ikili ormanın içindeki yolculuklarında birbirlerine eşlik etmeye karar veriyorlar. Aksiyonla korkunun iç içe geçtiği senaryo, tıpkı oyundaki gibi gecenin bir yarısı böyle bir ormanda bulunmanın yarattığı rahatsızlığı hissettiriyor okuyucuya.
Ödüllü yazar Paul Tobin ise başlattığı macerayı sürükleyici bir şekilde devam ettiriyor ve beş sayının sonunda şaşırtıcı olduğu kadar doyurucu da bir sonla noktalıyor. Diyaloglar kesinlikle başarılı, özellikle de yazar Withcerları veya Geralt’ı okuyucuya tanıtırken. Sayfaların tamamına yedirilmiş bir kara mizah var ve bazen okuyucuya biraz fazla gelse de hem Geralt’ın hem de karşısındakilerin iğneleyici hazırcevaplığı kendini resmen seyrettiriyor. Her cümle okunmaya değer bir sebebe sahip.
Emre Taşkıran’ın çevirisi de yayınevinin (JBC) diğer çevirilerindeki gibi gayet oturaklı, tartışmaya açık tek nokta “Witcher” kelimesinin çevirisi. Daha önce de “Efsunger” şeklinde çevirilen kelime bu sefer de karşımıza “Cadıeril” olarak çıkıyor. Tıpkı önceki çeviri gibi mistik bir hava taşıdığı kesin ama yeni bir çeviriye ihtiyaç var mıydı veya kelime alışık olduğumuz orijinal haliyle mi kullanılmalıydı hiç bilmiyorum. Yine de şimdiki çeviri geçerli bir isim olarak geliyor kulağa.
Kısacası uyarlamaların veya tür değiştirmelerin bana yaşattırdığı tedirginliği birkaç sayfada atlattı Camlar Konağı. Şimdi heyecanla aynı yazar-çizerin yeni Witcher çizgi romanı “Fox Children”ı bekliyorum. Kitaplara uzak olmayı bırakın, seriyi daha önce duymamış olanların bile okuyabileceği bir başlangıç noktası Camlar Konağı. Sadece korku-fantezi türüne ilginiz olması kitabı okumanız için geçerli bir bahane. Pek hacimli bir hikaye sunmasa da başından sonuna kadar tutarlı ve merak uyandıran yapısıyla Geralt’ı tanıyan tanımayan herkesin göz atabileceği bir hikaye olmuş. Darısı yeni kitabın ve “Beyaz Kurt”un çizgi romanlardaki geleceğinin başına!
“O hiç güvende olmamıştı.”